Bana boğazı anlat nasıldı?
ah bu havalar yokmu bu havalar?aklını başından firar ettiren.. çalış çalışabilirsen, dışarıda kuşlar cıvıldarken, güneş bulutlarla dans ederken....
bugün nasılım diye sordum kendime, her sabah soruyorum bu soruyu, yataktan çıkana kadar yanıt hep aynı(yerlebir) , biraz ayılmaya başlayınca idrak ediyorum kendimi....
yine öyle çok zor uyandım, zaten geç kaldım düşüncesiyle bide saçlarımı yıkadım, yetişeceğimi düşündüğüm son otobüsüde kaçırdım...sonunda başka bir otobüse binebildim...trafikten güç bela köprü yoluna gelmiştikki, 1 .köprüyü kapamışlar, 2.ye döndük..yol git git bitmedi.. radyoyu açtım köprü niye kapanmışı öğrenmek için, bi kişi atlamış. çok üzüldüm, kimbilir dedim ne derdi vardı , ne kadar çaresizdi, ağladım sonra , yutkundum kimse farketmesin diye içime attım..sonra düşündüm yine beni ağlatan neydi , hiç tanımadığım bi adamın intiharımı hayır hayır kendime ağlıyordum, o da dedim ben gibi sabah işine gidiyordu , bu şehirde yaşamanın dayanılmaz ağırlığı altında ezilmişti besbelli, bu şehir adamı yutar, bu keşmekeş, bu anlamsız kalabalık, bu trafik bu hengame, bütün ay çalıştığınla ancak hayatını devam ettirebilirsin güç bela, işte dedim daha çok gencim ama bi gün bende o adam gibi bi sabah işe giderken, köprü korkuluklarında bulur muyum kendimi??
sizce?...
Dur! bırak kaynasın kahvenin suyu,
Bana İstanbul'u anlat nasıldı?
Bana boğazı anlat nasıldı?
Haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı
Yıkanmış, kurunurmuydu yine o yedi tepe
Ana şefkati gibi sıcak bir güneşle
İnsanlar gülüyordu de Trende, vapurda, otobüste,
Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır Bıktım be...
No comments:
Post a Comment