Tuesday, October 09, 2007

işte geldim burdayımm

bir haftalık tatil modundan sonra yine burdayım, bu bilgisayarın başında, çalışmakla çalışmamak arasında kaybolmuş, sıkkın ve bıkkın ve bezmiş bi halde..
bu bi haftalık trabzon seyahati bi bakıma iyi oldu, geçmişin ve geleceğimin muhasebesini yaptım, yeni kararlar aldım, yeni bi ben olmadım ama, yeni bi bakış açısıyla geldim derken ayağımın tozuyla, geçmişin hayaleti hortladı tekrar...1,5 aydır susan adam bi ses verdi, beni altüst etti..döndüm başa tekrar...herkes ayynı yollardan aynı acılardan geçiyor, tesellim bu, birileri için ahlanıp vahlanmayı da yediremiyorum kendime...ne diyorum seni bu kadar hırpalayan, cevaplanmamış sorularım var onda diyorum sonra, sonu yazılmamış bir kitap bizimkisi, onun korkaklığının bedelini ödüyorum belki, ihtimaller, ihtimaller, yığınla soru soruyorum cevaplıyorum ama hiç bi yanıt tutmuyor onun vereceklerinin yerini...hani bitti dese bilirsinki bitmiştir, mezarı olan bi ölüye ağlamak daha az koyar kayıplarına ağlamaktan...bir tek cümle kusaydı gittiğine dair yada tek bi kelime -bitti- deseydi yeterdi. kaçtı köşe bucak,benden ve herkesden, şimdide ben burdayım diyor...

Wednesday, September 26, 2007

kış geliyor...


kışın gelmesiyle, periyodik grip nöbetlerim başladı..ayakta durmak bi yana gözümü açmakta zorluk çekiyorummm.ve bu koşullar altında çalışıyor olmak da çabası...bu bezmişlik, bu bıkkınlığın bu yorgunluğun üstüne birde hastalık eklenince, insanın yaşayası kaçıyor:(

bi süredir derin derin düşünüyorum, ne zaman içinde bulunduğum halle, geçmişi karşılaştırsam, geçmişde çok mutlu olduğum kanısına varıp, özlem duyuyorum...aslında bunun böyle olmadığını dün farkettim, yani ben hep aynı ben, yaşadığı dakikaları kendine dar eden ben..ben hiç değişmedim ki , değişen insanlar, hayatlar değişen zaman,ama ben hep aynı ben ...hiçmi mutlu olmadım mı peki ben?, bu sorunun yanıtınıda şöyle veriyorum; mutlu olduğunda yazamayanlardanım , yazamadığım dönem çok sevdiğim 6 aylık bi döneme denk geliyor, işte diyorum o zaman mutluymuşsun ...

sabah hurriyette okudum, doğa rutkay şahana dönmüş sebebide şuymuş;
"Anladıkki biz birbirimiz için yaratılmışız, İlk başta ayrı yaşabiliriz diye hesaplamıştım ama olmadı" insanlar neden böyle küçük hesaplar yaparki, nedemek ayrı yaşabiliriz diye hesaplamıştım bu ne bencilce bi yaklaşım, ama olmadı dönüyorum, olsaydı dönmeyecektin yani... gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum ...

bide küçükken bi kanryam vardı yanımdan ayırmadığım, onu çok özlediğimi fark ettim, dün internette kanarya resimlerine baktım almak için, ona benzeyen bi tane buldum, fakat temsili resimmiş. şimdi diyeceksiniz ki altı üstü sarı bi kuş, hepsi aynıdır..değil işte..daha evvelden de bi kanarya almıştım ama onu hiç sevemedim, çok cılızdı soğuktu salıverrmiştim bende..şimdi aynı hatayı yapmıcam, benimkisi böle gıdıklı, tombul açık sarı bi kanryaydı, ona her seslendiğimde bana uzun bi ciiiiiiik çekerdi.bide böle elime aldığımda boynunu eğip muzip muzip bakardı.hatta bi seferinde onu yıkama gafletinde bulunmuştuk, bayılmıştı, öldü sanıp çok ağlamıştım..sonra annem ısınsın diye sobanın altına koyunca ayılmıştı...

Friday, September 21, 2007

acı yada mutluluk

"Çevremizdeki acıları bizim de çekmemiz gerekmektedir. Hepimizin ortak bir vücudu yoktur, ama ortak bir büyümesi vardır: bu ise, şu ya da bu biçimde acılar içinden çekip götürür bizi. Nasıl ki çocuk belli bir gelişim sonucu yaşamın tüm evrelerinden geçer(her evrede, istek ve korku bakımından bir önceki için erişilmez görünür aslında), yaşlanır ve sonunda ölürse, biz de bunun gibi (insanlıkla aramızdaki bağ, kendimizle aramızdaki bağdan güçsüz değildir) yaşadığımız dünyanın tüm acılarından geçerek gelişiriz. Bu konuda adalete yer yoktur, acılardan ürkmeye ya da acıları üstünlük diye yorumlamaya yer yoktur. "

Franz Kafka çekilen acılar üzerine yukarıdaki cümleleri sarf etmiş etmesine de...

Peki insanlığın ortak mutluluğu yok mu sorusu geliyor aklıma...Çevremizdeki mutluluğu bizim de yaşamamız gerekmiyor mu? Acılar kadar mutluluk da war ve yaşanıyor, bu büyüme ve gelişme süreçlerinde mutluluğa neden yer yok peki ...

Tuesday, September 18, 2007

herkes kendi ceheneminde yanarmış...


hayat ne garip, anlaşılması imkansız...dün gece vaktiyle deliler gibi aşık olduğum adam yanımdaydı. çırpınıyordu bana kendini beğendirmek için, bizamanlar benim ona yaptığım gibi...çok değil 2,5 yıl önce..ona duygularımı açık etmemiştim ama, her seferinde arkadaş olduğumuzu yüzüme çarpıp, beni yaralamaktan geri kalmıyordu. o zamanlar diyodum acaba birgün bana dönecek mi? al döndü işte...döndü de noldu...

şimdi bakıyorumda ne değişti, çok şey değişti aslında, ben hayatımın aşkını buldum bu süreç içinde, sevdim deliler gibi, sevildim, ömrümü adamaya yeminler ettim, yeminler etti, sonrada terk edildim...komik değil mi ?şimdi bunları yazarken bana komik geliyor. uğruna ailemden, herşeyimden vazgeçtiğim adam bi gün baktımki yok...arkasına bile bakmamış..şimdi kendi ahmaklığıma kendim bile gülüyorum, nasıl bu kadar saf olabildim, nasıl bu kadar salt inanabildim,tümbenliğimle güvenebildim diye..bunda onun rolü tartışılmaz tabi, öyle inandırdiki sevdiğine, istemediğim halde öyle sözler verdiki, öyle yeminler ettiki, inanmaktan başka çare bırakmadı bana..hatta bize..kimse inanmadı onun böyle bişey yapacağına, kimse konduramadı bu ayrılığı bize..şimdi arkadaşlarım benden çok bekliyorlar aramasını...

anladımki daha çok yolun başındayız hepimiz, insanlar alışmış fahişe gönüllere, meğer dünya yalanmış, aslında herkes kendi ceheneminde yanarmış...
alışacağım bende, ilk yaramdı, ilk aldanışımdı, ne gönüller aldatacak beni daha, kimbilir bende aldatacağım kendimi ve nicelerini...

yeni bi hayat şimdilerde benimkisi, güvensiz, tedariksiz, öylesine...yaşıyorum işte, içim rahat, varolmanın dayanılmaz hafififliği belkide...

Wednesday, September 12, 2007

anne ben manyak oldum..




çok çalışmam gerekiyo anne çookk.(( kol gibin projenin yöneticisi oldum, bu aralar çılgınlar gibin çalışmam gerekiyor..iş yerindeyken kafamı bir türlü toparlayamıyorum, abuk subuk saçma sapan ne kadar iş varsa uğraşıyorumda, elimde 3 tane rapor var testlerini bitiremiyorum....böle bi manyak oldum anne ben, herşeyden bi parça yapıyım derken yarım kalıyorum, yetişemiyorum hiç birine...bele bi hiperaKtiflik var üzerimde, bi durgunum bi delüüü...bıktım üzerime yapışıp kalan hüzünden, silkeleyip atmak istiyorum, kurtulmak istiyorum, geçmişin gölgelerinden , geleceğin endişelerinden. Annee ben artık yaşamak istiyorum, KAYGI-SIZ..
Anneee sabahları sen beni delirtsende , ben seni çoook çeviyorum:)) bide bide anne bu işler yetişmezse ben seni nası köye götürürüm, biletleri de aldık haybeye, proje, uygun bi zaman da hacca gitsek anne, olmamı?

Monday, September 10, 2007

Seninle ya da sensiz, inan umurumda değil.

Ben kimim söyle kayboldum,
Gitmedim kaldım anılarda,
Her sabah bir çöl masalında uyanırdım,
belki de yanlış bir Leyla
~~
Belkide silinmek sadece istediğin,
Uyumadığım gecelerin sabahında,
Duyduğum kuş seslerinin kırması mı,bu mahkumiyeti?
Yoksa yanımdaki varlığının,
Yoksunluğuma denk gelmesi mi?
Tarifsiz hayatlarmış, ya da tarifini yapmak
Adem' den beri yalanmış.
~~
Bu konuda yapılabilecek ne var?
Tek bir şey
çok düşünmemek,
Sonuçta hayat dediğin ne ki,
işten çıktığında, huzurlu bir yerse eğer gidebildiğin;
gerisi anlamsız.
Hele ki hayatı anlamaya çalışmak kadar aptal olan başka hiçbir şey yok.
Hayat devam ediyor, bebeğim.
Seninle ya da sensiz, inan umurumda değil.

Friday, September 07, 2007

hasret...

bugün sensiz geçen 17.gün...saymamıştım daha evvel, cesaret edememişim besbelli...özlemin bugün sardı yine her yanımı..hasretin kabardı kabardı, gözlerimden doldu taştı...biliyorum dönmeyeceksin, yinede döneceğin anı hayal ediyorum..işe gelirken ya diyorum kapının önündeyse, işten çıkmadan camdan bakıyorum bekliyomusun diye...biliyorum dönmeyeceksin ama ben bekliyorum...her çalan telefonu sen diye açıyorum, usanmadan düşünüyorum dönersen sana söyleyeceklerimi, kırgınlıklarımı...sabah gözlerimi açtığımda yüzün düşüyor aklıma, sonrası hep seni düşlemek seni özlemek...ben böyleyim sensizliğinle savaşıyorum nicedir, ama yoruldum, dön artık...gidişine anlam veremediğim gibi sessizliğinede veremedim...sen ne haldesindir diye merak ediyorum, zor geliyormu yaşamak bensiz sana , yoksa alıştınmı kimbilir belkide başkasının kollarında avutuyorsun kendini..benim kadar sevebileceksen başka birini dönme istemem..ben biliyorum sevemicem başkasını seni sevdiğim kadar salt,temiz,yürekten,tüm benliğimle. seninle birlikte, güvenimide kaybettim insanlara, sevgiye, vefaya aşka olan inancımıda götürdün beraberinde...ben yaşıyorum,yaşadığımdan bihaber, herşey anlamını yitirdi yokluğunda, dön artık, sen benim candamarım....

 
Blog Kardeşliği